Hepimizin çocukluğumuzda vazgeçilmezdi bisiklet. Zaman içerisinde kimimiz ilgimizi başka şeyler üzerine yoğunlaştırırken kimileri bu ilgilerini hiç kaybetmediler. Pek çok çocuk diğerlerinin bisikletlerinin arkasından koştu senelerce. Ülkemizde bisikletin bile lüks olduğu bir ekonominin bizlere hediye ettiği buruk anılardı bunlar. Bazı Avrupa ülkelerinde bisiklet bir ulaşım aracı olarak kullanılıyor. Öyle ki Hollanda Başbakanı gündelik gideceği yerler için genellikle bisiklet kullanıyor. Ülkemizden o kadar fakir olsalar gerek ki bizim devlet büyüklerimizi bıraksalar banyoya bile milyon dolarlık otomobillerle gidecek gibi bir havaları var. Sağlık açısından da son derece olumlu bisiklet kullanmak. Ülkemizde bisiklet yolları bazı belediyelerin çabaları ile yeni yeni oluşmaya başlasa da yinede bisiklet sevenler için bu bir engel değil. Peki ilk bisiklet nasıldı? Nerede ne zaman üretildi? Bu yazımızda yönelttiğimiz bu sorulara cevaplar bulacağız.

Mucit: Kont Sirvac
Tarih: 1790
Kategori: Ulaşım
1790 yılına gelinceye kadar, iki tekerlekli bütün taşıtların tekerlekleri birbirine paraleldi. O tarihte Kont Sivrac, tekerlekleri yan yana değil de, arka arkaya olan ve bugünkü bisikletin ilkel bir örneği sayılabilecek bir araç yaptı. Bu tekerlekler, aynı zamanda üzerine oturulabilecek bir tahta parçasıyla birbirlerine bağlıydılar. Kont'un Fransızca'da "hızlı-gider" anlamına gelen "selerifer" adını verdiği bu araç, eller düşey bir kola tutunmuş olarak ve ayakları art arda yere vurup hız almak suretiyle yürütülebiliyordu. Daha sonra, Fransız Büyük Devriminin Direktuvar döneminde, gösteriş düşkünü gençler, bu araca pek merak sardılar. O çağda, oturulacak yerleri at, deniz kızı, yılan ya da aslan biçiminde olan ve "velosipet" denilen bisikletler ortaya çıktı. 1818 Nisan'mda, Paris'liler, Tuileries Sarayı'nın bahçesinde, Baron Drais von Sauerbronn'u, kendi buluşu olan oynar-direksiyonlu bir "velosipet"le dolaşırken gördüler. Bu âlet, çok geçmeden, Fransa'da ve ingiltere'de büyük ilgi gördü. 1855'te François-Pierre Michaux adındaki araba yapımcısı, bisikletin ön tekerleğinin miline bir pedal takmayı denedi. Böylece, bisikletin hızı, hareketi sağlayan ön tekerleğin çapına bağlı oluyordu. Bunun sonucu olarak, ön tekerleğinin çapı 1,5 metreyi bulan, arka tekerleği ise oldukça küçük bisikletler yapıldı. Ne var ki, bu bisikletlerin üzerinde dengede durabilmek, gerçekten cambazlık isteyen bir işti. Araçta bir fren düzeni de yoktu. Binici, ancak bisikletten atlamak suretiyle inebiliyordu. 1879'da ingiliz Lawson, pedalın hareketini bir zincirle arka tekerleğin miline iletmeyi gerçekleştirdi. Aracın ön tekerleği yine büyük çaplıydı. 1885'te J. K. Starley, iki tekerleği de aynı çapta olan bir bisiklet yaptı; "Rover" adını verdiği bu bisikletin bugünkü bisikletlerden pek farkı yoktu. Daha sonra bisiklete, araç hızla giderken ya da bir yokuşu inerken, pedalın dönmemesi için zinciri boşa almayı sağlayacak düzen ile fren ve vites düzenleri ilâve edildi.
çok güzel bir yazı teşekkürler :)
YanıtlaSil